Pandanın Başparmağı
‘Darwin’in Yaşamından’ adlı ikinci bölümün en ilgi çekici
bölümü, doğmadan ölümü bir yaşam biçimi haline getirmiş olan akarın öyküsüdür.
Ancak bu bölümde, Darwin ile Wallace arasında insan zihni üzerindeki
uzlaşmazlığın asıl nedeni, Lamarcıkçılığın günümüzdeki kalıntıları üzerine
Gould’un özgün fikirlerini de öğrenmek. Pandanın Başparmağı’nı oluşturan otuz
bir denemenin her biri yaşamın, evrimin ve tarihin ilginç olgularına değiniyor.
Hollywood’un zaman geçtikçe gençleşen ilk kahramanının Benjamin Button değil de
Mickey Mouse olduğunu, bilim insanlarının nasıl olup da Piltdown sahteciliğine
kandıklarını, hangi şartlar altında kuşları dinozor kabul etmemiz gerektiğine
ya da keseli memelilere yöneltilen ilkellik suçlamasına karşı Gould’un
keselilerden yana savunmasını ve pek çok başka şaşırtıcı olguyu bulabilirsiniz.
Ancak Gould, doğanın ve tarihin olgularının sadece şaşırtmak ya da yüceltmek
için betimlenmesine karşıdır. Ona göre bunu bir adım daha ileri götürmek
gerekir, amaç, açıklama olmalıdır. “Eğer okumayı bilirsek doğanın bizi hayrete
sürüklemenin ötesinde çok daha genel mesajları ve dersleri vardır ve bu
öğretimin dili evrim kuramıdır” der.
Gould kitabını çok katlı bir sandviçe benzetir ve sandviçin
farklı temalı bölümlerini bir arada tutması için her bölümde ortak ikincil
temalar ya da kürdanlar yerleştirmiştir. Kürdanların bir arada tutmak dışında
bir işlevi daha vardır; alışıldık yanılgıları iğnelemek. Kürdanlardan ilki
Darwinizm’in doğada ilerleme ve ahenk arayışlarıyla uyuşmazlığıdır. Bu
uyuşmazlık insan hayatının anlamını doğadan çıkarma arzusunun önüne set çeker
ve bizi anlam için kendimize dönmek zorunda bırakır. İkinci kürdan, bilimin
köklerinin tüm diğer yaratıcı insan etkinliklerinde olduğu gibi kültürde
yattığını hatırlatır. Bu kitabın Türkiyeli bilim okurları için zaman zaman ne
kadar şaşırtıcı olacağını düşünüp heyecana kapılmadan edemedim. Ayrıca çok keyifle okunan bir kitaptı.
Tuana Erkutlu
9B
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder